24 Aralık 2011 Cumartesi

Dışa vurulmayan bi'şeyler var.


Sana inandığım zamanlar var,
Sana inandığım yalanlar var,
Sana inandığım duygularım,
Sana inandığım bir kalbim var. (dı.)

Seni sakladığım hayaller var,
Seni sakladığım rüyalar var,
Seni sakladığım sözlerim,
Seni sakladığım bir geçmişim var. (.)

Seni özlediğim mekanlar var,
Seni özlediğim insanlar var,
Seni özlediğim şarkılar,
Seni özlediğim bir dünyam var...

Baksana ;

'Seni' hatırlayarak , 'Sana' yüklediğim ne çok şey var.!

23 Kasım 2011 Çarşamba

Bir 'kaldırım mantarı' hikayesi..

Ahhh başımmm…! Sabah sabah n’oluyor yine yaaa..Sabahın köründe yapmayın bari,nerden buluyorsunuz bu enerjiyi..? Şimdi arabalar da başlarsa..,Al işte..! Bi uyutmadınız…

Aaaa ‘O’ da uyanmış,..Tanrı’m tıpkı Türk filmlerindeki gibi…Nasıl görünüyorum acaba? Soğuktan yüzüm gözüm şiştir kesin..!

Ne kadar da güzel görünüyor,kıpkırmızzıı,sanki sürekli gülümsüyor..hepimiz aynı renk olmamıza rağmen onun kendini hemen fark ettirebilmesi ne garip..

AH.! Başladık yine.. Her sabah bu böyle..Önce okula giden öğrenciler,hayır düşüp sakatlanacaklar diye endişeleniyorum yoksa ağır olduklarından değil,derken iş saati yaklaşıyor,Ayşe Hanım her gün aynı saatte hem de hiç bıkmadan..Bir memurdan beklenilmeyecek bir enerjiye,neşeye sahip bu kadın..’Amaan dikkat et Ayşe Hanım araba çarpacak yaa..’

Neyse ki öğlene kadar onu izleyebiliyorum..Baktığımı anlamasından çok, kalp atışlarımı duyacak diye ödüm kopuyor,göz göze geldiğimizde öyle hızlı çarpıyor ki arabaların gürültülerini bile duymuyorum.

Gerçek aşk mı bu bilmiyorum..? Aramızdaki onca mantara rağmen gün geçtikçe daha yakınımdaymış gibi hissediyorum.Sanki gün’e değil her sabah O’na uyanıyorum…

AH.! Öğlen oldu işte yine başladık..Ne anlıyorlar bundan çözemesem de sanırım uzayıp giden dümdüz kaldırımın monotonluğunu uzaklaştıran tek neden olmamız insanlara çekici geliyor.

Bir anlık da olsa başka bir duyguya büründüklerini düşünüyorum..

Ne kadar da telaşlı bazıları..Aksine bir o kadar neşeli ve rahat olanlarından en çok teyzeler ve amcalar ilgimi çekiyor mesela.Sonrasında tabi ki çocuklar..Beni en çok eğlendiren şeylerden biri nitekim onların kahkahaları..Yaramaz oldukları bir o kadar masumlar.Onların gözleri çok başka bakıyor bana,çevresine,insanlara,hayata,dünyaya…

Neyse ki ortalık sakinleşti derken akşam olmuş yaa.! Yine araba gürültüleri insan kalabalığı arasında kayboldu,kaç saattir göremedim O’nu.Gece olduğunda en çok da el ele sevgililer üzerime bastıklarında (en çok da kız ) ona çeviriyorum yüzümü istem dışı ya da kasıtlı ne bileyim.

Ah…! DUR,..DUR…! Yavaşşş…AL işte yaaa.! En çok zarar verdiğim de ‘sarhoş kalpler’…

Her gece en az bir tanesi bana takılıp düşer,ben üzülürken o kahkahalara boğulur bazen bazen küfür bile yediğim olur.Ama en tuhafı bazıları dengede bile duramazken bazıları o kafayla koşarak üzerimize basa basa geçer..

Yine sabah oluyor,gün aydınlanmaya başladı..O DA NE…! Bu GÜRÜLTÜ…HAYIR,OLAMAZZZ..YOK YOK HAYIRRR..O DEĞİL DİMİ?

OLMAMALI,OLAMAZZZ…!

Evet O…! Paramparça….

Gözlerindeki son gülümseme gözlerimle buluştuğunda anladım..

Araba ezilmiş,sürücü kurtulmuş ama O paramparça olmuştu….tıpkı kalbim gibi…

O andan beri bir noktaya kilitlenen gözlerim,belediyenin parçalarını alıp götürmesinden bile etkilenmedi..Evet O gitti ve giderken kalbimi de (hiç düşünmeden) yanında götürdü..!

İşte öyle bir gün’dü.Her günümün aynı geçeceğini sandığım zamanlar,benim hayatım yalnızca ‘bir gün’den (her gün öyle yaşayacağım gibi) ibaret zannederken; o gün’den sonra, ne sabahın erken saatleri,ne gündüzler,ne geceler,ne insanlar,ne aşıklar,ne sarhoşlar…hatta çocuklar bile…Hiçbir şey bana eskisi gibi gelmiyor,farkındalık yaratmıyordu…Ne üstüme basan insanlar için endişeleniyor,ne araba gürültülerine öfkeleniyordum..

Artık benim için ‘Hayat’ ; sabit bir nokta’ydı ve o nokta yalnızca ‘O an’dı….


hikayenin şarkısı da burda...

11 Kasım 2011 Cuma

Today is 11/11/11. How will you celebrate it?

Saat 11.11.de zıpladık mesela,aynı zamanda zıplarken dışımızdan bi kulağımızla birlikte içimizden dilek de tuttuk.Sonra önce telefon sonra face,twit,form,blog,connected,wall derken en son mailimizi kontrol ettik derken kapı çaldı gelen tabiki de postacı değildi,sene olmuş 2012 postacı mı kaldı mk.
yanlış zile basmışlar.Romantik Komedi tadında bir hayatım olsaydı mesela bu yanlış zil olayının altında 'çok yakışıklı bir çocuğun özür dilemesi ve ilk görüşte bir aşk hikayesi senaryosu' çıkardı,neyse ki her şey monoton rahat bir nefes alabiliriz.

bir sandalye çek ve otur.mumlar var,mumları yak.

20 Ekim 2011 Perşembe

su akar yolunu bulur-muş


mutsuzluklar mutluluğu mu getirir?
hiç ummadığımız zamanlarda mı her şey değişir?
kısacık bir süre zarfında değişti her şey.ve sanırım değişmeye devam edecek...
korkularım ve endişelerim her ne kadar benimle yürüseler de,yola çıkmanın o ilk günkü heyecanı ile ilerliyorum.ama ya içimdeki? orada bi'şey var,adını koyamadığım,anlamlandıramadığım,duygusal aşk şarkıları gibi.bi boşluk.bi hissizlik.bi yalnızlık.

sanırım söylenebilecek tek şey;


18 Eylül 2011 Pazar

Tumblr tadında


''mutluyum''.
bunu söyleyeceğim günü bekliyordum uzun zamandır.ve söyledim işte.
seneye bu zaman daha da mutlu olacağım günler gelsin diye bekliyorum şimdilerde.

bozulmasın diye çok konuşmak da istemiyorum aslında.
o zaman şöyle yapalım...



netten uzak kaldığım 2ayı bu şarkıdan çıkarabilirsiniz..ben de gidip bunu izleyeyim bari..


20 Ağustos 2011 Cumartesi

How many languages can you speak?

buna sayı vermek çok akıllıca olmaz.bazen öyle diller konuşuyorum ki kendim bile anlamını bilemediğim kelimeler ortaya çıkıyor.bazen düşüncelerim konuşuyor mesela,bazen gözlerim,bazen ellerim, çok nadir duygularım,ama en çok parmaklarım malumunuz çağımız internet çağı.bak yine ne çok konuştum ama pardon ellerim konuştu sanırım çok da gevezeyim bu nedenle dil bilmeme gerek bile yok bazen,ama sadece bazen.kime ne.

bir sandalye çek ve otur.mumlar var,mumları yak.

12 Ağustos 2011 Cuma

meselaa seni kac liralik aylik mutlu etmeye yeter?

bana bir saz verin çalarım atarım tutarım keyfimden
Bana bir yaz verin ısınır içim güneşinden
Bana bir naz yapan olur ah ölürüm ben aşkımdan
Bana bir caz yapan olur ah kızarım alev gibi ben.

bir sandalye çek ve otur.mumlar var,mumları yak.

11 Ağustos 2011 Perşembe

kaybolmadikca kendinde ve ölmedikce hayat zengin ve sonsuz mudur ?

içimdeki espri makinası ben diyor ki :
-hayat boktan bir hadise,şimdi sıkıyosa gel gülümse (çok pis kafiye canavarıyım,bazen iğrençleştiğim olur.kimi zaman saçmalık.bugün çok yorgunum lakin konuşasım gelmiyor değil,cümleleri uzatmaktan yanayım ama anlamsızlık can sıkıyor.)
entellektüel ben : asıl kendinde kayboldukça ve öldüğünde herşey sonsuz herşey zengin.
sade benliğim ise: -bugünn deli gibi sosyalleştim avm.nin altını üstüne getirdim,hastaneden çıkar çıkmaz oraya koştum hatta depar attım.gezdiğim dükkanlara 2.kez hatta 3.kez girerel mağaza çalışanlarıyla arkadaş bile oldum.sürekli söz verdiğim ve diyete girdiğim halde deli gibi burgerladım.sonra eve geldiğimde kafamdaki ramazan davulcusuyla tanıştım.ve anladım ki dışarı çıkmak bende baş ağrısı yapıyor...
_çokdertliymişim aslında bunu da şimdi farkettim_

bir sandalye çek ve otur.mumlar var,mumları yak.

10 Ağustos 2011 Çarşamba

başlığı kaybettim,bulamıyorum.


içimde biri bana cropped tshirt alsın diye bağıran bir çocuk var._onu susturup geliyorum siz okumaya başlayın sevgili dostlar.



malzemeler:
-ha bugün ha yarın denilen bir post var şimdiye kısmet olan.
-yaz okulu macerasını da terki-diyar eylemiş,kendimi uzaklara atmış o uzaklardan size seslenen bir ben var.

bu malzemelerle ortaya bir 'yolculuk hikayesi' çıkar.
ya da 'birgençkızınhazinyollardaziyanoluşu' ki bu hiç iç açıcı bir yazı halini almaz.

gel gelelim bu yılın 91203471092710097saatini yollarda geçirdim,ki burda bir _mantıkhatası_oluşmakta.türkçesi 'resmen HELAK oldum azizim'.
[istanbulmuş,ankaraymış,izmirmiş,balıkesirmiş,akçaymış,mersinmiş,kuşadasıymış,aydınmış...bir kısır döngü şeklinde...]

biraz kıçımın üstüne oturmuşken bir kaç film bakındım.bizim türkler napmış netmiş derken;

'Kağıt' filmine denk geldim.ben siyaseti anlamam,sevmem.ama bu filmde oldukça önemli noktalara değinilmiş en azından 'insani değerler' açısından.benim en çok ilgimi çeken kısım ise baba-oğul arasındaki anlaşmazlıktı.bizde bunun baba-kız versiyonu bulunmakta.


bu sahneden sonra anneme ilk sorduğum 'sen de mi böyle bir devlet memuruydun' sorusu oldu (:



büyük harflerle beyne kazınan tek replik :Dikkat ettiniz mi Müzeyyen Hanım; hiç bir şey yapmayanlarla devletin bir sorunu yok.

derken biraz güleyim dedim ve bunu izledim..

oyunculuklarına laf etmek bana asla düşmez ama film kötüydü be hacı.sadece replikler recep ivedikle yarışır ama sanırım 2.liği alır. ne bileyim.sansürsüz izleyin.

bu iki şahsa karşı sempatim zaten büyüktü ama filmde bunlara +Ali Atay da eklendi.kendilerini filmde oldukça sevdim.

ayrıca bu sıcakta okunacak en son kitabı okuduğum için kendimi tebrik eder ve öperim.


bir de 'tarçın' var bu sıralar.kendisi kardeşimin 1392837012937.evcil hayvan deneyiminden sonuncusu olarak bana tanıştırıldı.daha önce balık,kuş,civciv,hamster,kedi,kaplumbağa,köpek gibi bilimum (böyle mi yazılıyordu bu.aman neyse.) girişimlerde bulunduğundan çok enterasan bir şey değil benim açımdan.


onun bir tavşan olduğunu belirtmekte yarar buluyorum ayrıca,bilgilerinize..

derken ben çok üşendim,yoruldum ve sıkıldım.aylardan sonra uzun ve saçma bir post atmanın sevinciyle gidip şarkı söyleyebilirim.nerde o enerji,o şevk o heyecan a dostlar.

bir daha ki postun 'bir sokak günlüğü' tadında olması dileğiyle...

5 Temmuz 2011 Salı

1,2,3 deyince herkes yatağaa..


sabah 7.de kalkmak mı daha zor,yoksa şimdi uyumak mı karar veremedim _saat 04:16_
bloguma bir bakayım derken post atmayı kastetmemiştim.ama parmaklarım o kadar enerjik ki onları durduramıyorum sanırım şekilA1 mesela :

ya da o kadar benciller ki vücudumun yorgunluğunu hiç umursamıyorlar mesela.bir de tik-tak.lı saat var nasıl beynime işliyor anlatamam üstelik görevini bile tam yapmıyor tik-tik diye ses çıkarıyor.çevremde bu ara enteresan şeyler oluyor.rüyalarım karman çorman..yoksa ondan mı uykudan kaçıyorum? yok ya sıcak da etken.heh ne diyorduk sonra ortaokul arkadaşım evleniyormuş mesela,kargo mesajı geldi;acaba rüyamda balık tuttuğumdan,aman vurduğumdan dolayı mı? bildiğin vurdum balıkları çok acayip.neyse yarın gidip almalı kargoyu,belki de yanlışlıkla gelmiştir o mesaj_hayalkırıklığıçatırdısı_.

en iyisi mi fazla uzatmadan uyumalı,sabah okul var,ne okulu mu ? Yaz Okulu ehehehehe esprisi yapmak isterdim ama ne yazık ki gerçek bu.yine saçmalardan seçmeledik. tatlı rüyalar..

10 Haziran 2011 Cuma

*hayal defteri.*




bence hayaller de ayrılır.beynimizde ve kalbimizde olanlar.
ve her birimiz hayallerimizle yaşarız.anlık,günlük ve uzun vadeli.
(modern hayatta ise plan=hayal denklemi oluşmuştur hepimiz için.)
kimi zaman açıkça dile getirirken,kimi zaman çekiniriz.
ben hep çekinenlerden olmuşumdur.ne zaman anlatmaya kalksam hep1düşman edinmiştir hayallerim.çok uçuk kaçık da değillerdir oysaki..ama tekdüze yaşam gerçeğiyle başa çıkamamışlardır.bazen öylesine ağır gelmişlerdir ki onlardan kurtulmaya çalıştığım çok olmuştur.ama sıkı sıkıya bağlılardır bana,benimlerdir çünkü...
nasıl demiş mark twain : 'hayallerinizi kovmayın,çünkü onlar gittiler mi siz kalırsınız belki,fakat artık yaşamıyorsunuz demektir.' (gelin bir de babama anlatın....)
ne diyorduk..hah kovmak işte..asıl mesele bu.twain amcanın da dediği gibi çok zor.
hem bence yaşlanınca onlar beni zaten terk edip gidecekler,bir daha dönmemecesine...
bu yüzden oturup bi anlaşma ile _Bir HayaL Defteri._ yaptık.
hem bana daha fazla yük olmasınlar,hem de savrulup gitmesinler diye...

not:umarım sizler de babam gibi saçmaladığımı düşünmüyorsunuzdur.

2 Haziran 2011 Perşembe

Bi paket selpak lütfen..!

bugün seni hiç özlemedim.
zaten ben seni hiç özlemem ki.
hiç ağlamam böyle ara ara.
hiç düşüncelere dalmam.
esaret nasıl bir şey ben hiç bilmem.çnkü hiç esir olmadım ben.
böyle düşünüp düşünüp uzaklara dalmam.
gözyaşlarımın akmasına izin vermem.çnkü hiç ağlamam ben.zaten seni de hiç özlemedim.
kendime dahil olmayan bir hayatı yaşamam ben.seçimlerimi hep kendim yaparım.
hep cesur davranırım.
kendimi hep önemserim ben.başkalarını hiç umursamam.
zaten hayat çok güzel ki.ben o yüzden hiç ağlamam.
seni hiç merak etmem ben.ailemi hiç düşünmem.kendimi çok düşünürüm.çok bencilim çünkü ben.
keşke ben BÖYLE olabilseydim...etrafa saçtığım gülücüklerin altındaki hüznü kendime de belli etmeseydim..

30 Mayıs 2011 Pazartesi

duygusal zamanlar..

Olmadık yerde hüzün çöker mi kalbine.beynin böyle savrulup gider mi düşüncelerinde.?

Tanımadığın bir insanın sözü acıtır mı canını ölesiye?

Anlamsız gelir mi saniyeler,saatler,gün ışığı,insanlar..

Ya da tersine ihtiyaç mı duyarsın bir şeylere.?

Kendini anlatmaya çabalarsın bazen,çoğu zaman vazgeçersin.

Çünkü onların görmek istediği kadarsındır.

Ön yargı hep vardır,varolacaktır.

Çünkü savurmak kolaydır yargıları..

Kimse bilmez ne kadar bencil tanıdığını,ne kadar yalancı,ne kadar fesat..

Hep aldatıldğını kimse bilmez sevgili,dost,arkadaş.

Ne kadar üzüldüğünü,zorlandığını hayatta.

Hep yaklaşacakken uzaklaştığını,

Boş yere savaştığını,çabaladığını çoğu zaman,

Ama inandığını güvendiğini umarsızca kimse bilmez.

Bu yüzden yaşattığın mutsuzluğunu sırtından atmaya çalıştığını.

Şimdi mutlu olmak için çabalarsın ya çok görürler.

Hep onların yargıları,cümleleri ışığı altında yürü ve mutsuz ol isterler.

Uzaktan ne kadar pürüzsüz görünür oysa ki Ay.Yaklaştıkça farkına varırsınız yüzeyinin..

Hiçbir şey göründüğü gibi değildir aslında; ne iyi ne kötü.

Her şey içinizde yaşattığınız kadardır.

İyi niyetimi her türlü suistimal eden insanlara teşekkür ederim.

Ben hala öyle olmaya devam edeceğim bence biraz olsun siz de deneyin.



şimdi böyle bir söğüt ağacı bulup gölgesinde oturmaya gidiyorum...

25 Mayıs 2011 Çarşamba

böyle sanatlı kültürlü gezmeli tozmalı bi şeyler..


günlerden bugün sınav molasında blog yazmak için kolları sıvadım.(yazın bu vaktinde kolsuz giydiğimi unutmuşum.) bu 1ay ben hayata döndüm asosyallikle arama duvarlar ördüm.ilk olarak ankarada gittiğim bi oyundan bahsedeyim.cantuğ turay.ın tunalı hilmide ritüel sanat merkezini tiyatro cafeye dönüştürdüğü ve arkadaşımla tesadüfen rastladığımız bu afişin bulunduğu yere adım atmamızla uzun zaman sonra mutluluğun resmini görebildim.gerçi çok çaba gösterdim oralara yaz günü kar bile yağdı.tamam kar değil de dolu işte valla abartmıyorum.ama kıyamet de kopsa gidecektim.isteyince yaparsın derlerdi de büyüklerimiz dudak büzerdik.



begüm de çok tatlı kızdı çok sevdim.ama kostüm değiştirmesi uzun sürünce ben cantuğ.u seçtim.öylesine de mütevazı ki görmeyin.neredeyse kendinizi oyuncu hissedersiniz yanında.ankara tiyatro günlüğünden sonra izmirde gezmeler tozmalar felan istedim ama sağolsun yağmurun azizliği hiç yalnız bırakmadı beni hem de mayısın bu son zamanlarında..derken sinemaya gittim zaten izlemek istediğim ama bi arkadaşımın da tavsiyesi üzerine hem yarın da sınav yokmuş bahanesi ile bir hışımla attık kendimizi.derken nası yaa falan olduk.basit br senaryoyla bu kadar kendine bağlayan sınırlı filmlerin arasına girmeyi başardı benim klasiklerimde.mesela replikler çok güzeldi oyunculuk mükemmeldi.siz sinemacılar nasıl diyooor az bütçeyle güzel işler başarmakk.. şaka bi yana İncir Reçeli bu ara izleyip keyif aldığım filmlerden 2.si.şayet 1.sıradaki Kaybedenler Klubü hala yerini koruyor..


sonra böyle de bi kız var filmde.yaklaşık bi aydır ben de onun enerjisini yaşıyorumm bu yüzden işte ben de ölümsüz olmak istiyorum... derken uzun zamandır istediğim o şeffaf camlı gözlüklere kavuştum üstelik bana hiç yakışmasalar da ben onlara aşık oldum.bir de yakında bulacağım fötr şapkamla uzun hayallere şimdiden dalmış bulunmaktayım.ilk tanışmamızın fotoğrafını sizlerle paylaşacağım..

işte böyle ufak tefek mutluluklarla dolu hayat.şimdilerde rengarenk bana ne bileyim.her renginde ayrı bi mutluluk bulabiliyorum.şimdi biraz serdar 2011 dinleyeyim sora yine görüşürzz..:))

haa bi de tiyatro ve sinema yaşam sebebiniz olabilir bazen müzik ise olmazsa hiç olmaz..
o zaman bu da benden size gelsin...http://youtu.be/S_lWRm0X4sM

21 Nisan 2011 Perşembe

kızlar da arabaları sevebilir ki hem ne var bunda.


çok sevdiğim bi arkadaşım senin yüzünden bana kızdı.(hainsin blog.) ist'a gdp haber vermemek de neyin ne'si.! ben olsam ben de kızardm. -ama n'pym zor zamanlar..acılar..falalar filanlar.-
o değil de ya ben yine saçmalamaya başlamıştım.sabah 7-8 suları buna bir son vermeye karar verdim..uyudum...
sabah sınavı da kaçırmışım uyumasaydım iyiydi ama uyku benim sevdiceğimm (: (bni mutlu eden şeylerin başında.çok anaç korumacı sevgi dolu anne gbi felan..)
yiyecek bi şeyler bulup yedim dün bütün gece açtım lakin belki de bu yüzden uyuyamadm.(yok ya bu bir bahane değil derdi anneciğim olsaydı ..)
bu girmediğim 2.sınav :/ hayır babam blogumu okumuyor onu bu yüzden çok seviyorum.(bazen çok yalaka olabiliyorum ama sdece bazen..:)
odamdaki yeni canlılarla tanışamadan eve dönsem iyi olacak lakin korkuyorum nedir ne değildir insan çekinir böle durumlarda bi de ben asosyalim siz düşünün yani..
o değil de bahar geldi insanlar aşık oluyor sevgilileri felan var çok acayip len..
bense kitaplarıma bile ihanet ettim şimdi ordan bana sert bakışlar fırlatıyorlar.. özür dilerim nietzsche amca özür dilerim sayın atay..yusuf abiye de sevgiler adler.e de selamlar..
en son izlediğim film ise 1984.. sınavda çıkcaktı napıym kitabı ben biraz çakalım ya hemen filmni izledm ..yok ya ne fesatsınz görsellik die şeeeettydm akılda kalır görsel zekam yüksek bla bla..
mevsimlerle de aram iyi değil şu sıra kasımdan nefret ettiğim gibi nisandan da ediyorum..insan ne giyceğini şaşıryor ya ayıp ya günah valla bize de yazık mikail..yne asileştrdin beni bak hanım hanımcıktım oysaki ne güzel kitap film knusuyoduk.. o değil de dün bi araba gördüm akıllara zarar burda bölesi ne arar hiç bilemedm.. ben arabaları çok severm :)) kızlar da arabaları sevebilir hem küçükken de seviyomuşum valla yaa ..al o zaman inanmıyosan bak da görr..hıh..

tamam ya kızmayn .. şimdi gidiyorum belki banyo yaparım bulaşıkları yıkarım ders çalışırım..off ne çok işim var hayat bana çok zor çok..

3 Nisan 2011 Pazar

bir istanbul masalı.-desem de abartsam.abartıda tavana vursam.-





saat 11.38 ve ben sabah.ın 09.02'sinden beri ayaktayım.-oturmakta da olabilirim.neyse-
kahvaltı bile etmedim daha ama anneme ettim dedim ana yüreği lakin dayanmaz.
blogspot kapadı/blogspot açıldı...olaylardan uzak kaldım kendi içsel olaylarıma daldım.
yazacaktım vazgeçtim yazacaktım üşendim yazacaktım tükendim..v.s

bu zaman içerisinde ne'mi yaptım?
-evde oturdun mal mal ne yapcaksın..kehkehkehkeh dediniz ama hatasız kul olmaz.
ben istanbul.a gittim.-karda kışta ne halt etmeye gittin diyerek üstüme gelmeyin zor zamanlar yaşıyor olabilirim her insan bunalır.-
ilk 4 gün kar dolayısıyla baykuş gibi tünedim.sonra biraz olsun gezdim.
nedir yani martılar ,vapur falan ne bu şiirler derdim hep.şair olunası güzelliklermiş gerçekten.
off çok sıkılıyorum çok üşendim işte bir kaç fotoğraf karesi koydum işte bu yüzden yorumlamak size kalmış.
ilk baştaki benim lakin bencil kendini beğenmiş değilim öle denk geldi idare edin.